Uzayda Kadınlar ‘‘Houston, we have a problem!’’
Dünya soğuk savaş ile çalkalanırken kadın bedeninin ve uzayın aynı bilinmezlikte olduğu dönemin bilim insanlarının yüzüne bir tokat gibi indi. Şimdi bu farkındalığın kısa geçmişini ve kadınların uzay programlarına dahil edilmesinin ardından uzayda reglin nasıl yönetilmeye çalışıldığını seninle paylaşacağız. Regl külodunu giy ve kemerini tak, çünkü uçuşa başlıyoruz!
Uzay yarışı başlıyor!
1950’lerde başlayan uzay yarışının ilk ismi Sovyet kozmonot Yuri Gagarin olur. 1961 yılında Dünya’nın yörüngesini ziyaret eden Gagarin’in peşi sıra NASA da Alan Bartlett Shepard Jr. adlı astronotunu uzaya yollar. Uzay konusunda aktif bu iki ülkenin çalışmalarda başarılı olabileceğini düşündüğü tek bir cinsiyet vardı; erkek. Hatta adaylar yalnızca askeri pilotlardan seçildiği için kadınlar aday olmak için bile başvuramıyorlardı.
Neyse ki bu yarış zincirleme bir şekilde hatta biraz komik sayılabilecek türden kadınlara kısa sürede bağlandı. Bedenlerinin erkeklere oranla nispeten daha küçük olduğu düşünülen kadınların dönemin uzay gemileri için uygun birer aday olabilecekleri fikri NASA içinde gündem olmaya başladı. Böylece 1961 yılı yaz sonlarına doğru kadın astronot adayları aranmaya başladı.
İnsanlı uzay programlarının önemli bir bölümü, kişinin uzayın zorlu şartlarına olan direncini yükseltecek eğitimlerden ve zorlu testlerden oluşuyordu. Evet, erkeklerin dahil edildiği programların kısa özeti böyleydi. Denkleme kadınlar girdiğinde ise bu testlerin yanına jinekolojik muayene de eklendi. NASA’nın ilk kadın programındaki 18 adaydan 13’ü bu testleri başarıyla tamamladı.
Çok fazla düşünmeden uzaya çıkıyoruz.
Amerika’nın uzaya kadın astronot çıkaracağı bilgisi dalga dalga yayılırken Sovyetler Birliği milliyetçi bir tavırla uzaya çıkacak ilk kadının Rus olması için hızla çalışmalara başlar. Belki de bu yarışın heyecanıyla pek fazla ayrıntılara (uzayda regl olmak gibi…) odaklanmadan Valentina Tereşkova'yı 16 Haziran 1963'te uzaya yoldı. Dünya’nın yörüngesinde geçirdiği yaklaşık 3 gün Tereşkova’nın regl dönemine denk gelmez ve uzaya henüz kan bulaşmaz. NASA ise kadın adaylarının testlerdeki başarı oranıyla yetinerek programı sonlandırır.
NASA’nın 1964 tarihli program raporunda anlıyoruz ki sadece regl dönemi değil PMS gibi regl döngüsünün duygusal iniş çıkışlı dönemleri de kadınların uzayda gösterebilecekleri performansı düşürebileceği konusunda bilim insanlarını tedirgin etmiş. NASA uzay kadın programları böylece net hiçbir veriye dayandırılmadan kaldırılmış.
Bu iki ülke arasındaki uzay yarışında Rusya daha cesur davranıp 1982’de Svetlana Savitskaya’yı da uzaya gönderdi. Savitskaya uzaya çıkan ikinci kadın kozmonot ünvanını alırken 1984 yılında da uzay yürüyüşü yapan ilk kadın kozmonot ünvanına sahip oldu. İki ayrı görevinde toplamda yaklaşık 11 gün uzayda kalan Savitskaya’nın regl dönemi hakkında bir bilgiye ne yazık ki erişemiyoruz. Rusya da bu durumu pek dert edinmemiş duruyor.
Uzaya kan bulaşacak!
İşte tam da burada konuşulmaya başlanıyor, uzayda regl olmak sorunsalı.
Dünyanın yerçekimine karşı vücutlarımız direnç göstererek kan dolaşımını gerçekleştiriyor. Bu dirence alışmış vücutlarımız uzayın yerçekimsiz ortamında tembellik göstererek kan dolaşımını kanın gövdede ve kafada toplandığı bir şekilde gerçekleştiriyor. Bunu bilen NASA bilim insanları regl döngüsündeki kanın da yerçekimsiz ortamdan etkilenerek dışarı atılmayacağını hatta vücutta toplanacağını düşünüyorlardı.
1970’li yıllarda bu düşünce hararetli bir şekilde tartışılırken NASA; 1964’ten 1978’e kadar kadın astronot programları yürürlükten kaldırıyor.
NASA Ay’a ilk defa ayak bastıran Apollo11 görevinin ardından görevli ve çalışan çeşitliliğini artırmak için çalışmalara başladı. Böylece 1978 NASA ekibine farklı etnik kökenli insanların yanına kadınlar da dahil edildi…
Neyse ki sahneye Sally Ride’ın girmesi daha fazla gecikmedi. Uzay şartlarında regl döneminin nasıl geçtiğini deneyimlemeden bilmenin bir yolu olmadığını düşünmeye başlayan ekip, Ride’ı uzaya gönderme çalışmalarına başladı. (Sally Ride’ın uzayda regl dönemi geçiren ilk kadın olup olmadığını maalesef bilmiyoruz ama çözüm yolları tam da bu yolculukta aranmaya başlanıyor.)
Ve Sally Ride’a 2 haftalık uzay yolculuğu için o meşhur soru soruluyor: “100 tampon yeter mi?” Bir regl dönemi için olası bütün ihtimalleri hesaplamaya çalışan ekip temkinli davranmak isterken bilimden biraz uzaklaşmış gibi görünüyorlar. Sally onları bu sayının yarısı için ikna etmeyi başardı ve 18 Haziran 1983'te (50 tamponuyla birlikte) uzaya çıkan ilk Amerikan kadın astronot oldu. Aynı zamanda uzaya çıkan üçüncü kadındı.
Regl uzayda da Dünya’da da aynı.
Regl biyolojik olarak hormonların yönettiği ve rahim içi kaslarının hareketi ile gerçekleşen bir kanama olduğu için yerçekimi ile pek ilgilenmedi, büyük ihtimalle regl ile birlikte gelen kramplar, ciltte yağlanma, ateş basması veya üşüme hissi de olduğu gibi devam etti.
Uzayda regl olmanın sağlık açısından hiçbir problem oluşturmadığını gören bilim insanları mutlaka rahatlamıştır. Ama bazı fiziksel zorluklar hiç küçümsenmeyecek kadar önemliydi.
Örneğin içme suyunu idrarı arıtarak elde eden sistem kanı arıtmada o kadar başarılı değildi ya da kadınlar meşakkatli uzay kıyafetlerini belli zaman aralıklarında çıkararak menstrüel ürün takmaya ne kadar istekliydi? Kısıtlı bir alana sahip olunan uzay aracında menstrüel ürünlere ne kadar yer vardı? Şimdi sıra uzun uzay yolculukları için bu sorunlara odaklanmaya gelmişti!
Uzay görevi regl dönemlerine denk gelen kadınlar için artık yol haritası kendi tercihlerine göre oluşturulmaya başlandı. Görev sırasında kanamayı seçmek veya ertelemek, kanamamak.
Kanamayı seçen kadınlar için uzay araçlarına artık ikinci bir tuvalet yerleştirilebiliyor. Uzay yolculuğunun süresi ile uzay aracına sığabilecek menstrüel ürün ise belli dinamikler hesaba katılarak ayarlanabiliyor.
Kanamamayı tercih eden kadınlara ise 2 alternatif çözüm önerisi sunuluyor. İlki genellikle doğum kontrol haplarından oluşan, regl olmayı engelleyecek regl geciktirici hormon içerikli ilaçlar. Bu ilaçlar 1 ay boyunca regli ertelemek için ideal bir çözüm fakat uzun süreli uzay yolculuklarında çeşitli sebeplerden makul görünmüyor. Neden?
Birincisi; dünyadan uzaya gönderilmesi gereken yüklü miktarda doğum kontrol hapı maliyetleri yükseltiyor. İkincisi; kadınların regl dönemlerini bu kadar uzun süre baskılamaları doğurganlıktan, kist oluşumuna hatta kemik rahatsızlıklarına kadar birçok yan etkiyi de beraberinde getiriyor. Yerçekiminin olmadığı ortamda vücut yoğunluğunun sabit kalması oldukça önemli, kemik yoğunluğunu azaltmak gibi yan etkileri olan doğum kontrol hapı bu noktada ilk tercihlerden olmuyor.
Her gün aynı saatte içilmesi gereken doğum kontrol haplarının uzayda takibi zor olacağından kadınlar genellikle doğum kontrol ilaçlarına alternatif olarak deri altına yerleştirilen implantlar tercih ediyor. Bu yöntem de deri altına uygulanan implantın, uzay yolculuklarında ortaya çıkan tıpkı uçakların iniş kalkışlarda uyguladıkları G kuvveti sebebiyle deriye zarar verebileceği değerlendiriliyor.
Hormon ilaçlarının deri altı implantının yanı sıra rahim içine yerleştirilebilen implantlardan da söz ediyor uzay jinekoloğu Dr. Varsha Jain. Jain’in çeşitli röportajlarında kadınların uzay aracının pek de konforlu olmayan şartlarında genellikle regl olmayı tercih etmediklerini okuyoruz.
Şu ana kadar uzaya yaklaşık 600 insan çıktı bunların yalnızca 65 tanesi kadın, bu sayı uzayda regl dönemi araştırmaları için henüz çok kısıtlı ama istenildiğinde yeterli koşulların sağlanabileceği konusunda bizlere ışık tutuyor.
Özetle; kadın biyolojisine sahip olmanın uzayda bile olsanız zorlukları kaçınılmaz. Kim bilir belki bir gün Houston problemleri çözer. Biz Kiklou gezegeninde regl konforunu özgürce yaşamaya ve yaşatmaya devam ediyoruz. Şu an nerelerdeyiz merak ediyorsan, gökyüzünden yavaşça süzülerek sana buradan el sallıyoruz.
Bu konforlu ve özgür regl deneyimi (şimdilik) uzayda yok.
>>>Kiklou yıkanabilir regl külotlarını hemen incelemek için tıkla.