Toplayıcı kadın, avcı erkek teorisi yanlış olabilir.

Bize anlatılan hikâye...
Çoğumuzun aşina olduğu bir hikâye var: Tarih öncesi çağlarda erkekler avcı, kadınlar ise toplayıcıydı. Kadınların anatomileri erkeklerden farklı olduğu için fiziksel olarak avlanamazlardı.
Yıllardır “avcı erkek, toplayıcı kadın” teorisi insan evrimini açıklayan temel anlatılardan biri olarak kabul ediliyor. Ancak Delaware Üniversitesi antropoloji profesörü Sarah Lacy ve Notre Dame Üniversitesi’nden Cara Ocobock tarafından yürütülen yeni araştırmalar, bu anlatının doğru olmayabileceğini ortaya koyuyor. Onlara göre kadınlar da Paleolitik çağda avcı olarak önemli bir rol oynamış olabilir. Lacy'nin araştırması yakın zamanda Scientific American'da ve American Anthropologist dergisinde iki makale olarak yayınlandı.
Avcı Erkek Anlatısının Eksik Kanıtları
Lacy ve Notre Dame Üniversitesi'nden meslektaşı Cara Ocobock, yaklaşık 2,5 milyon ila 12.000 yıl önce, Paleolitik çağda cinsiyete göre iş bölümünü incelediler. Mevcut arkeolojik kanıtları ve literatürü gözden geçirerek, rollerin cinsiyete göre atandığı fikrini destekleyecek çok az kanıt buldular. Ekip ayrıca kadın fizyolojisini de inceledi ve kadınların fiziksel olarak avcı olabileceklerini, aynı zamanda avlanmadıklarını destekleyecek çok az kanıt olduğunu buldu.
Lacy, erken insanların sağlığını inceleyen bir biyolojik antropolog, Ocobock ise modern zamanla fosil kayıtları arasında analojiler kuran bir fizyolog. Lisansüstü okulda arkadaş olan ikili, mağara adamlarının güçlü cinsiyetlendirilmiş bir iş bölümüne sahip olduklarını, erkeklerin avlandığını, kadınların bir şeyler topladığını varsayan çok sayıda makaleden şikayet ettikten sonra işbirliği yaptılar. “Neden varsayılan bu?” diyor Lacy.
Araştırmacılar, antik aletlerde, beslenmede, sanatta, gömülerde ve anatomide her iki cinsiyet için de eşitlik örnekleri buldular.
“İnsanlar geçmişte bir şeyler buldular ve bunları otomatik olarak erkeklere atfettiler ve geçmişte bulduğumuz herkesin, ister kemiklerinde isterse de gömülerine yerleştirilen taş aletlerde bu işaretlere sahip olduğunu kabul etmediler. Gerçekten kimin ne yaptığını söyleyemeyiz, değil mi? ‘Ah, sadece erkekler çakmak taşı işleyebilir’ diyemeyiz çünkü taş alet üzerinde kimin yaptığını gösteren hiçbir iz kalmamış,” diyen Lacy, taş aletlerin yapım yöntemine atıfta bulundu.
“Ama sahip olduğumuz kanıtlardan, rollerde neredeyse hiçbir cinsiyet farkı görünmüyor.”
İnsan evrimini avcılığın, ve erkeklerin yönlendirdiği teorisi
Bu teori, 1968 yılında antropologlar Richard B. Lee ve Irven DeVore’un Man the Hunter (Avcı İnsan) adlı kitabı yayımlamasıyla ön plana çıktı. Kitap, 1966’da çağdaş avcı-toplayıcı toplumlar üzerine düzenlenen bir sempozyumda sunulan akademik makalelerin derlenmiş hâlini içeriyordu. Eserde etnografik, arkeolojik ve paleoantropolojik kanıtlardan yararlanılarak, insan evrimini yönlendiren şeyin avcılık olduğu ve bunun da insanlığa özgü özelliklerin tümünü ortaya çıkardığı ileri sürülmüştü.
Ancak kitaba katkı sağlayanlar, çoğu zaman kendi verilerinde bile varsayımlarını çürüten kanıtları görmezden geldiler. Örneğin Hitoshi Watanabe, Japonya’nın kuzeyinde ve çevresindeki bölgelerde yaşayan yerli bir halk olan Ainu kadınlarının çoğu zaman köpeklerin yardımıyla avlandıklarını belgelediği hâlde, yorumlarında bu bulguyu göz ardı etti.
Geçmişe dönük cinsiyetçilik?
Daha derine bakacak olursak dönemin bu teorisinin 1960’larda hem toplumda hem akademide yaygın olan erkek üstünlüğü fikriyle şekillendiğini görüyoruz. Man the Hunter savunucuları, kadınların fiziksel olarak yetersiz ve çocuk bakımına bağlı olduklarını öne sürdüler. Aynı senelerde 20 yaşındaki Kathrine Switzer, cinsiyetini gizleyen “K. V. Switzer” adıyla Boston Maratonu’na katıldı.
Kadınların yarışa katılmasını yasaklayan resmi bir kural yoktu; sadece “böyle bir şey yapılmazdı.” Yetkililer Switzer’in bir kadın olduğunu fark ettiklerinde, yarış yöneticisi Jock Semple onu fiziksel olarak parkurdan itmeye çalıştı. O dönemde yaygın inanış, kadınların bu kadar fiziksel olarak zorlayıcı bir görevi tamamlayamayacakları ve bunu denemelerinin bile onların “değerli üreme yetilerini” tehlikeye atabileceği yönündeydi.
Tarihi yeniden okumak mümkün: Kadın Avcılar, Bilimsel Kanıtlar ve Yeni Yorumlar
Lacy ve Ocobock’un bulguları, insanlık tarihine dair köklü bir efsaneyi sorgulatıyor. Lacy ve Ocobock’un çalışmaları bize geçmişi daha adil ve kanıta dayalı biçimde okumanın önemini gösteriyor.
Geçmişteki cinsiyet rollerine dair önyargılar, arkeolojik verilerden çok modern toplumsal kalıpları yansıtıyor olabilir. Bugün bu yanlış kabulleri yeniden değerlendirmek, hem insan evrimini hem de toplumsal eşitliği daha doğru bir perspektiften anlamamızı sağlıyor.
Bu gelişmeleri feminist gündem olarak yaftalayıp küçümsemeye çalışan, kadınların “geleneksel olarak erkeklere ait” toplumsal alanları ele geçirmeye çalıştığını iddia edenlere hatırlatmak gerekir ki, amaç tarihi yeniden yazmak değil, gerçeği olduğu gibi anlamaktır.
* Tarih öncesi bir sahneyi canlandırmak için yapay zekâ görselleştirmesi kullanılmıştır.
Kaynakça
https://www.scientificamerican.com/article/the-theory-that-men-evolved-to-hunt-and-women-evolved-to-gather-is-wrong1/
https://www.udel.edu/udaily/2023/october/sarah-lacy-woman-the-hunter-anthropology/
Worsley, Lucy, Women Our History (London: Bloomsbury, 2019)